Güncel
26 Şub 2020 16:47 Son Güncelleme: 26 Şub 2020 20:32

'Aşkım' demeyen dayak yiyordu

Adnan Oktar ve grubuna yönelik açılan davanın 57. duruşması etkinlik pişmanlık hükmünden yararlanan tutuksuz sanıkların savunmalarıyla başladı. Etkin pişmanlıktan yararlanan Ayça Pars, ''Biz eskiden 'hocam' diyorduk, sonra 'Adnan' dememizi istedi. En son da 'aşkım' demeyen dayak yiyordu. Zoraki bir şekilde herkesi alıştırdı'' diye konuştu.

'Aşkım' demeyen dayak yiyordu

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları karşısındaki duruşma salonlarında görülen davaya etkin pişmanlık hükmünden yararlanan 9 tutuksuz sanık ve taraf avukatları katıldı. Örgütün kapatılan televizyon kanalı A9 TV’nin reji sorumlusu sanık Ayça Pars örgütün yapısını anlattı.

'Bana itaat eden Allah'a itaat eder' diyordu'

Örgütten ayrılmak isteyenlere karşı yapılan faaliyetleri anlatan Pars, "Oktar dağılmaya karşı iki kavram sundu. Birincisi Kuran’dandı ‘Biz hak cemaatiz, bu yüzden bana itaat etmek zorundasınız. Bana itaat eden Allah’a, Peygamber’e itaat eder. Bana ihanet eden Allah’a peygambere ihanet eder’ dedi. Bu şekilde örgütlenmeye başladılar. Biz de inandık. İkinci kavram ise münafık kavramıdır. Kuran’daki münafık kavramını göstererek ayrılan herkese münafık damgası vurdu. ‘Örgütten ayrılan herkes münafıktır’ dedi. Bugüne kadar örgütün bu halde olması ve hala böyle devam etmesinin en önemli sebebi bu iki kavramdır” dedi.

'Bacılar ve kardeşler grubunu kurdu'

Oktar’ın hiyerarşik bir yapı oluşturduğunu ifade eden Pars, “5. ve 6. gruptakiler örgüte karşı gelenlerdi. Birinci grup tebliğ grubuydu. 2000 yılı sonrasında gruplar çok karıştı. Erkek kız ayrımı diye gruplar oluştu, ‘Bacılar’ ve ‘Kardeşler’ grubunu oluşturdu. Bizim kardeşler grubuyla görüşmemizi yasakladı. İzinli birkaç kişi zaruri işlerde telefonla görüşebiliyordu. Bunlar Oktar’ın emriyle oluyordu. Oktar’ın emri olmadan hiçbir şey yapılmıyordu. İmam bacılar, Oktar’a rapor veriyordu” şeklinde konuştu.

'Oktar'dan habersiz saçıma toka bile alamam'

Pars, savunmasında cemaatin fonu olduğunu ve fonun başında Alev Babuna olduğunu ifade etti. Bacılar isimli kadınlardan oluşan grup üyelerinin tek başına dışarı çıkamayacağını dile getiren Pars, Adnan Oktar’ın emriyle örgüt üyelerinin sadece zorunlu işlerini yapmak için dışarı çıkabildiklerini öne sürdü.

Mahkeme Başkanı Mehmet Galip Perk, örgüt üyelerine ait evleri sorunca Pars, “Adnan Oktar’dan habersiz ben saçıma toka bile alamam. Böyle bir ağ vardır. Gayrimenkul almak vesaire böyle bir şey mümkün değil. Tek kişi üzerine ev alınmaz zaten. Adnan Oktar ‘Şunların üzerine ev yapın der’ onun üzerine ev yapılır. Bizim üzerimize bir araba yapabilirler fakat evi birkaç kişi üzerine yaparlar” cevabını verdi.

'Maaş kartlarımız Alev Babuna'daydı'

Pars, Boğaziçi Üniversitesi’nde Matematik Bölümü okuduğunu belirterek, “4. sınıfta Adnan Oktar’ın emriyle okulu bıraktım. Bizim toplumla bağımızı koparmaya çalışıyorlardı. Okulu bıraktığımı aileme söyleyemedim, ömürleri boyunca beni okutmuşlardı. Aslında çok parlak bir öğrenciydim. Örgütsel faaliyetlere girdim. Sadece tercümeler ve araştırmalar yaptım. Maddi gelir sağlamak için çeşitli işe girdim, maaş kartım Alev Babuna’daydı. Maaşımı Alev Babuna alıyordu. Herkesin kartı Babuna’daydı. Son zamanlarda kartları Pelin Akçalı almaya başladı” dedi.

'Önce 'Adnan' sonra 'aşkım' dememizi istedi

Örgüte 1989 yılında girdiğini belirten Pars, "Bizim eskiden kıyafetlerimizin renkleri bile sayılıydı. Çekici olmayalım, hatlarımız belli olmasın diye erkek gömlekleri giyerdik. Oktar’ın talimatıyla kadınlar bu hale geldi. Adnan Oktar’a yönelik yapılan danslar vesaire çıplaklıktan öte müstehcendi. Sebebi Oktar’ın ilgi odağı olarak gösterilmek istenmesiydi. Biz eskiden 'hocam' diyorduk, sonra 'Adnan' dememizi istedi. En son da 'aşkım' demeyen dayak yiyordu. Zoraki bir şekilde herkesi alıştırdı. O pozların yanında ayet paylaşıp da 'İslam’da kadın böyle olur' demelerini ben kabul edemedim” dedi.

'Mirası örgüte kaydırmak için sahte evlilik yaptılar'

Adnan Oktar’la kadınların yazı yoluyla iletişime geçtiğini aktaran Pars, “Oktar genelde kimseyi dinlemezdi. Bayanlar yazı yazarken mutlaka ‘Aşkım’ ya da ‘Sevgilim’ kelimesini kullanmak zorundadır. Eğer yazmazlarsa Oktar, ‘Neden böyle soğuk mektup yazıyorsun’ diye kızardı” dedi.

Pars savunmasında Oktar’ın imam nikahı olan herkesin boşanmasını istediğini belirterek “Çeşitli durumlardan dolayı ailesinden kopartılan kişiler örgüttekilerle evlendirildiler. Bunlar hiçbir şekilde bir araya gelmediler. Tamamen kağıt üstünde bir evlilikti. Mirasını ailesine kaptırmayıp örgüte kaydırmak için böyle bir şey yaptılar. Gerçekçi olması için suni düğün fotoğrafları çekildi. Normalde göz göze gelmesi gerekiyorken fotoğraflarda birbirlerinin alınlarına bakıyorlardı. Telefon görüşmesi bile aralarında yasaktı” şeklinde konuştu.

'Erkekler silahla nöbet tutardı'

Pars savunmasını şu şekilde sürdürdü:

“Hem bayanlarda hem de erkeklerde düzenli nöbet sistemi vardır. Dragos’taki villada Adnan Oktar uyurken dışarıdan gelen gruplar nöbet tutarlardı. Erkeklerde ‘Nöbetçi kardeş’ diye bir tabir vardır. Silahlı olarak nöbet tutarlardı. Mutlaka silahlı bir kardeş olurdu. Silahlı olan kişi orayı terk edemezdi.

'Operasyon olacak diye bilgisayarlara format attılar'

Bilgisayarlara format atılmasını da anlatan Pars, “Serap Akıncıoğlu tüm bilgisayar işlerini yapan kişiydi, hatta Seda Bozkurt adını kullanır. Ara ara operasyon olacak diye haber geliyordu bize ve formatlar atıldı. Önemli kişiler harddisklerini tamamen değiştiriyordu. Herkesin bilgisayarını dolaşarak arka plan temizliği yapıldı. Örgütteki kişilerin ailelerine genelde cinsel içerikli iftiralar atılıp küçük düşürülürdü. Aileler çocuklarını görmek istiyordu ama örgüt izin vermiyordu. Adnan Oktar ailelerine hakaret ettiriyordu çocuklarına” dedi.

'Oktar ne derse o olur'

Pars televizyon programlarıyla ilgili ise şunları dile getirdi:

“Oktar bazı kişiler için yayında bacaklarını açarak oturmasını ya da iç çamaşırı giymemesini istedi. Belli bir tarihten sonra bayanlar yayına çıkmamaya başladı. Hiç kimseyi göstermediğim için bayanlar o şekilde duruyorlardı. Örgüt içerisinde tüm mal varlığı Adnan Oktar’ın kontrolündeydi. Kim saçını hangi renge boyattı, ne yaptı hepsi kurallıdır. Evde kimin kalacağını söyleyen Oktar’dır. O ne derse o olur.”

'Ben devlete sığındım'

Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp tahliye olunca örgüt mensuplarının kendine baskı yaptığını iddia eden Pars, “Devlet bu örgütün yakasındayken örgüt bunları yapabiliyorsa mahkeme bittiğinde ne olacak ben bilmiyorum. Ben devlete sığındım, devletin beni korumasını istiyorum." diye konuştu.

'Cezaevinde özgür hissettim'

Örgütün kendilerine çok baskı yaptığını ifade eden Pars sözlerini şu şekilde sonlandırdı:

“Cezaevine girince kendimi özgür hissettim. Orada bir sistem yoktu, beni arayan yoktu. Çok rahattı. Orası gerçekten rahattı. Daha önce kaldığımız yerde sürekli bir baskı, tehdit vardı. Cezaevine girince ailemde ilk görüşmemle bana bir avukat bulun ‘Ben etkin pişmanlıktan yararlanacağım’. Cahil diyeceğiniz bir kesimden gelmedim. Bunun örnek olması için her şeyi tüm samimiyetimle anlattım. Beraatimi talep ediyorum.”

Duruşma sanık savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.